Suriye ve Süper Güçlerin Savaşın Kalıntıları Üzerindeki Mücadelesi
August 8, 2025103 GörüntülenmeOkuma Süresi: 3 dakika

Yazı Boyutu
16
Suriye bugün üç süper güç arasında bir rekabet alanına dönüşüyor: Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Çin. Her biri, yeni Suriye'deki etki haritasını çizmeye çalışıyor.
Washington, Esad rejiminin çöküşünü, Rus-İran ekseninden Suriye'yi çıkarmakta başarısız olduğu on yıllar boyunca elde edemediği altın bir fırsat olarak görüyor. Amerikan Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret ve Şam'daki görüşmesi, Batı'nın yaptırımlarını kaldırması, sadece geçici diplomatik adımlar değil, aynı zamanda Suriye'yi Batı ile bağlayıp stratejik bir müttefik haline getirme amacı güden daha geniş bir stratejinin parçasıydı. Ancak yeni Suriye hükümeti, Batı'ya açılmasına rağmen, Amerika'ya tamamen bağımlı olmanın Moskova veya Pekin ile olan herhangi bir müzakere kartını kaybetmek anlamına geldiğini biliyor. Ayrıca, on yıllar boyunca totaliter yönetim altında acı çeken Suriye halkı, ülkelerinin herhangi bir yabancı güç için askeri veya siyasi bir üs haline dönüşmesini kolayca kabul etmeyecek.
Rusya ise hala önemli kartlara sahip, en önemlisi, Akdeniz'deki nüfuz kapısı olarak kabul edilen Tartus'taki askeri üssü. Ayrıca, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani'nin Moskova'ya yaptığı ziyaret, Şam'ın Kremlin ile köprüleri tamamen kesmek istemediğini doğruluyor.
Ancak Rusya'nın en büyük zorluğu, yeni Suriye yönetimini Batı'nın sunduğundan daha fazlasını sunabileceğine ikna etmektir. Ukrayna savaşı nedeniyle Moskova'ya uygulanan Batı yaptırımları ve ekonomik gerileme altında, yeniden inşa alanında Amerikan veya Körfez yatırımlarıyla rekabet etmesi zorlaşıyor.
Amerikan-Rus rekabeti kızışırken, Çin arka kapıdan içeri giriyor ve yanında dolu bir yatırım çantası getiriyor. "Kuşak ve Yol" girişimi, Pekin'e Suriye'de kazançlı bir kart sunuyor, özellikle de Şam'ın yeniden inşa için yüzlerce milyara acil ihtiyacı olduğu düşünüldüğünde. Çin, kendisini siyasi olmayan bir ekonomik ortak olarak sunmaya özen gösterdiğinden, bu durum Suriye hükümeti için nispeten kabul edilebilir bir seçenek haline geliyor.
Ancak Çin'in başka bir zorluğu var: Suriye'de nasıl yatırım yapacak, Washington'u kışkırtmadan? Küresel ölçekteki yoğun Amerikan-Çin rekabeti, Suriye'nin Pekin'in projeleri için ana bir merkez haline gelmesini engelleyebilir. Ayrıca, Suriye'deki azalan İran nüfuzu, Çin'in boşluğu doldurması için kapıyı açabilir, ancak bu, Amerikan uyanıklığı altında kolay olmayacaktır.
Yeni Suriye hükümeti bir yandan, çöküşteki ekonomisini kurtarmak için Batı desteğine ihtiyaç duyuyor, diğer yandan ise, daha yavaş olsalar da, egemenlik söz konusu olduğunda Batı'dan daha az şart koşan Ruslar ve Çinlilerden vazgeçemez.
En olası senaryo, Şam'ın "pratik tarafsızlık" politikası benimseyerek herkesle açılmaya çalışmasıdır, yani kimseye bağımlı olmadan. Ancak bu seçenek risklerle doludur, çünkü süper güçler bedava bir şey sunmaz.
Sonuç olarak, Suriye bir yol ayrımında: Ya bu uluslararası rekabeti istikrarlı bir devlet inşa etmek için kullanmayı başaracak, ya da bir kez daha savaşların vekalet savaşı haline geleceği bir alan haline dönüşecek ve Suriye halkı bir kez daha bedel ödeyecek. Bu iki yol arasındaki seçim, Moskova, Washington veya Pekin'de değil, doğrudan Şam'da belirlenecek.
Washington, Esad rejiminin çöküşünü, Rus-İran ekseninden Suriye'yi çıkarmakta başarısız olduğu on yıllar boyunca elde edemediği altın bir fırsat olarak görüyor. Amerikan Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret ve Şam'daki görüşmesi, Batı'nın yaptırımlarını kaldırması, sadece geçici diplomatik adımlar değil, aynı zamanda Suriye'yi Batı ile bağlayıp stratejik bir müttefik haline getirme amacı güden daha geniş bir stratejinin parçasıydı. Ancak yeni Suriye hükümeti, Batı'ya açılmasına rağmen, Amerika'ya tamamen bağımlı olmanın Moskova veya Pekin ile olan herhangi bir müzakere kartını kaybetmek anlamına geldiğini biliyor. Ayrıca, on yıllar boyunca totaliter yönetim altında acı çeken Suriye halkı, ülkelerinin herhangi bir yabancı güç için askeri veya siyasi bir üs haline dönüşmesini kolayca kabul etmeyecek.
Rusya ise hala önemli kartlara sahip, en önemlisi, Akdeniz'deki nüfuz kapısı olarak kabul edilen Tartus'taki askeri üssü. Ayrıca, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani'nin Moskova'ya yaptığı ziyaret, Şam'ın Kremlin ile köprüleri tamamen kesmek istemediğini doğruluyor.
Ancak Rusya'nın en büyük zorluğu, yeni Suriye yönetimini Batı'nın sunduğundan daha fazlasını sunabileceğine ikna etmektir. Ukrayna savaşı nedeniyle Moskova'ya uygulanan Batı yaptırımları ve ekonomik gerileme altında, yeniden inşa alanında Amerikan veya Körfez yatırımlarıyla rekabet etmesi zorlaşıyor.
Amerikan-Rus rekabeti kızışırken, Çin arka kapıdan içeri giriyor ve yanında dolu bir yatırım çantası getiriyor. "Kuşak ve Yol" girişimi, Pekin'e Suriye'de kazançlı bir kart sunuyor, özellikle de Şam'ın yeniden inşa için yüzlerce milyara acil ihtiyacı olduğu düşünüldüğünde. Çin, kendisini siyasi olmayan bir ekonomik ortak olarak sunmaya özen gösterdiğinden, bu durum Suriye hükümeti için nispeten kabul edilebilir bir seçenek haline geliyor.
Ancak Çin'in başka bir zorluğu var: Suriye'de nasıl yatırım yapacak, Washington'u kışkırtmadan? Küresel ölçekteki yoğun Amerikan-Çin rekabeti, Suriye'nin Pekin'in projeleri için ana bir merkez haline gelmesini engelleyebilir. Ayrıca, Suriye'deki azalan İran nüfuzu, Çin'in boşluğu doldurması için kapıyı açabilir, ancak bu, Amerikan uyanıklığı altında kolay olmayacaktır.
Yeni Suriye hükümeti bir yandan, çöküşteki ekonomisini kurtarmak için Batı desteğine ihtiyaç duyuyor, diğer yandan ise, daha yavaş olsalar da, egemenlik söz konusu olduğunda Batı'dan daha az şart koşan Ruslar ve Çinlilerden vazgeçemez.
En olası senaryo, Şam'ın "pratik tarafsızlık" politikası benimseyerek herkesle açılmaya çalışmasıdır, yani kimseye bağımlı olmadan. Ancak bu seçenek risklerle doludur, çünkü süper güçler bedava bir şey sunmaz.
Sonuç olarak, Suriye bir yol ayrımında: Ya bu uluslararası rekabeti istikrarlı bir devlet inşa etmek için kullanmayı başaracak, ya da bir kez daha savaşların vekalet savaşı haline geleceği bir alan haline dönüşecek ve Suriye halkı bir kez daha bedel ödeyecek. Bu iki yol arasındaki seçim, Moskova, Washington veya Pekin'de değil, doğrudan Şam'da belirlenecek.