Katar Emiri: İsrail bir demokrasi değil, çevresine düşman ve barış sağlamak için Filistin halkını desteklemek gerekiyor
September 23, 202552 GörüntülenmeOkuma Süresi: 2 dakika
Yazı Boyutu:
16
Katar Emiri, Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, İsrail'in liderlerinin iddia ettiği gibi düşman bir çevrede demokrasi olmadığını, aksine Arap çevresine düşman olduğunu belirtti.
Ayrıca, İsrail'in ayrımcı bir sistem inşa etmekte ve soykırım savaşında yer aldığını, hükümet başkanının Filistin devleti kurulmasını engellemekle övündüğünü ve barışın sağlanmasını engellediğini ifade etti.
Şeyh Tamim, İsrail'in mevcut güç dengesine dayanan anlaşmalar ve ateşkeslerle yetinmediğini, aksine Arap çevresine iradesini dayatmaya çalıştığını, herhangi bir muhalefetin kendi propagandasında terörizm veya antisemitizm olarak gösterildiğini, bunun da müttefik ülkelerdeki kamuoyunun farkında olduğu ve reddettiği bir durum haline geldiğini belirtti.
Prens, Katar'ın 9 Eylül'de Hamas müzakere heyetinin bir toplantısını hedef alan bir saldırıya uğradığını, bu saldırının altı şehit vermesine yol açtığını ve bunlar arasında bir Katar vatandaşının bulunduğunu, 18 kişinin de yaralandığını, bu eylemi devlet terörü ve uluslararası egemenliğin açık bir ihlali olarak nitelendirdi. Bu saldırının barışçıl yollarla çatışmaları çözmeye çalışan bir aracılık devletine yapıldığını ve müzakere heyetinin siyasi üyelerini hedef alma girişimi olduğunu vurguladı.
Şeyh Tamim, bölgede barışın sağlanamayacağını, uluslararası toplumun kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini, işgali sona erdirmesi ve Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını kullanmasına izin vermesi gerektiğini uyararak belirtti.
Ayrıca, Prens Orta Doğu'daki diğer konuları da ele aldı, belirterek:
Suriye: İstikrar ve kalkınmayı sağlamak için geçiş aşamasına girdiğini, uluslararası toplumu Suriye halkını bu aşamayı başarıyla geçmesi için desteklemeye çağırdı.
Lübnan: İstikrarı pekiştirmek için son olumlu adımları övdü, Katar'ın Lübnan ordusunu ve kurumlarını desteklediğini vurguladı.
Sudan: Tüm tarafları sürdürülebilir bir barış ve ülkenin birliği için ulusal diyaloğa davet etti.
Şeyh Tamim, Birleşmiş Milletler'in kolektif güvenlik sisteminin etkinliğini yeniden kazanması ve uluslararası meşruiyeti güçlendirmesi gerektiğini, devletlerin uluslararası hukuk ve adalet pahasına güç kullanarak aşırılık göstermesine izin verilmemesi gerektiğini uyararak belirtti.
Şeyh Tamim, İsrail'in mevcut güç dengesine dayanan anlaşmalar ve ateşkeslerle yetinmediğini, aksine Arap çevresine iradesini dayatmaya çalıştığını, herhangi bir muhalefetin kendi propagandasında terörizm veya antisemitizm olarak gösterildiğini, bunun da müttefik ülkelerdeki kamuoyunun farkında olduğu ve reddettiği bir durum haline geldiğini belirtti.
Prens, Katar'ın 9 Eylül'de Hamas müzakere heyetinin bir toplantısını hedef alan bir saldırıya uğradığını, bu saldırının altı şehit vermesine yol açtığını ve bunlar arasında bir Katar vatandaşının bulunduğunu, 18 kişinin de yaralandığını, bu eylemi devlet terörü ve uluslararası egemenliğin açık bir ihlali olarak nitelendirdi. Bu saldırının barışçıl yollarla çatışmaları çözmeye çalışan bir aracılık devletine yapıldığını ve müzakere heyetinin siyasi üyelerini hedef alma girişimi olduğunu vurguladı.
Şeyh Tamim, bölgede barışın sağlanamayacağını, uluslararası toplumun kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini, işgali sona erdirmesi ve Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını kullanmasına izin vermesi gerektiğini uyararak belirtti.
Ayrıca, Prens Orta Doğu'daki diğer konuları da ele aldı, belirterek:
Suriye: İstikrar ve kalkınmayı sağlamak için geçiş aşamasına girdiğini, uluslararası toplumu Suriye halkını bu aşamayı başarıyla geçmesi için desteklemeye çağırdı.
Lübnan: İstikrarı pekiştirmek için son olumlu adımları övdü, Katar'ın Lübnan ordusunu ve kurumlarını desteklediğini vurguladı.
Sudan: Tüm tarafları sürdürülebilir bir barış ve ülkenin birliği için ulusal diyaloğa davet etti.
Şeyh Tamim, Birleşmiş Milletler'in kolektif güvenlik sisteminin etkinliğini yeniden kazanması ve uluslararası meşruiyeti güçlendirmesi gerektiğini, devletlerin uluslararası hukuk ve adalet pahasına güç kullanarak aşırılık göstermesine izin verilmemesi gerektiğini uyararak belirtti.
