Yunanistan resmi olarak İyonya Denizi'nde ve Ege Denizi'nde olmak üzere iki yeni deniz koruma alanı oluşturduğunu duyurdu. Başbakan Kiryakos Miçotakis'in ifade ettiğine göre, Akdeniz bölgesindeki en büyük çevresel proje olacak olan bu projenin amacı, deniz memelileri, kaplumbağalar ve kuşlar da dahil olmak üzere çevresel çeşitliliği korumaktır. Ayrıca, uluslararası taahhütlerini yerine getirerek deniz alanlarını 2030 yılına kadar kendi kıyı sularının %30'unu koruma altına almayı hedeflemektedir.
Deniz parkları sınırları içinde deniz tabanında ağla avcılığı faaliyetleri yasaklanacak ve çevresel etkileri açısından genel danışma süreci 22 Eylül'e kadar açık olacak.
Bu adım, Türkiye'den hızlı bir tepki aldı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Ege Denizi'nde kıyı devleti olarak Atina ile iş birliğine hazır olduklarını ancak bu deniz koruma alanlarının, özellikle adalar ve coğrafi oluşumlarla ilgili çakışan konularda herhangi bir yasal sonuç doğurmayacağını vurguladı. Bu pozisyonun, Yunanistan'ın niyetini geçen yıl, özellikle 9 Nisan 2024 tarihinde açıklamasından bu yana devam ettiğini ve Türkiye tarafından kabul edilmediğini belirtti.
Türk Dışişleri, Ege Denizi gibi kapalı veya neredeyse kapalı denizlerde tek taraflı adımlardan kaçınılmasını ve uluslararası deniz hukukunun, çevresel konular da dahil olmak üzere, böyle konularda kıyı devletleri arasında iş birliğini teşvik ettiğini belirtti.
Ankara, deniz çevresini korumaya yönelik kendi projelerini yakın gelecekte duyuracağını ve Atina'nın 7 Aralık 2023 tarihli dostane ilişkilere ilişkin açıklamasıyla uyumlu bir şekilde dürüstlük, adalet ve iyi komşuluk temelinde bir yaklaşım benimsemelerinin gerekliliğini vurguladı. Bu açıklama, tarafların korumaya çalıştığı olumlu ruhu yansıtmaktadır.
Ege Denizi'nde koruma alanları oluşturulması konusu yeni değil ve daha önce Türk ve Yunan tarafları arasında deniz sınırlarının belirlenmesi ve adalar üzerinde egemenlik konularını içeren çeşitli konularda gerilimlere neden olmuştur.
Yunanistan, park sınırlarının kendi kıyı suları içinde olduğunu belirtirken, tarafların memnun olacağı kapsamlı bir anlaşmaya varılmadıkça anlaşmazlıkların devam edeceği görünmektedir.