Filistin Devleti'nin Tanınması: 1967 Sınırlarını Pekiştiren ve İsrail Genişlemesine Karşı Koyan Diplomatik Bir Dönüşüm
September 19, 2025242 GörüntülenmeOkuma Süresi: 2 dakika

Yazı Boyutu:
16
Tarihi bir diplomatik adımda, Fransa Cumhurbaşkanlığı, önümüzdeki pazartesi New York'ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları çerçevesinde on Avrupa ve Avrupa dışı ülkenin Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. Bu toplu adım, uluslararası toplumun Filistin meselesine yönelik stratejik bir dönüşümünü temsil ediyor ve İsrail'in Batı Şeria'nın bazı kısımlarını ilhak etme tehditlerinin arttığı son derece hassas bir zamanda gerçekleşiyor.
Açıklanan grup, Fransa'nın yanı sıra Birleşik Krallık, Avustralya, Kanada, Belçika, Lüksemburg, Portekiz, Malta, Andorra ve San Marino'yu içeriyor ve uluslararası topluma, İsrail'in tek taraflı eylemleri karşısında artık kayıtsız kalmadığına dair net bir mesaj gönderiyor. Ayrıca, Fransa'nın 1967 sınırlarının Filistin Devleti'nin gelecekteki sınırları olduğu konusundaki vurgusu, bu ülkelerin benimsediği çözüm için net bir çerçeve sunuyor.
Fransa'nın Batı Şeria'nın İsrail tarafından ilhakının "açık bir kırmızı çizgi" ve "uluslararası hukukun en kötü ihlali" olduğunu belirten uyarısı, Netanyahu hükümeti altındaki İsrail politikalarına karşı artan bir Avrupa kaygısını yansıtıyor. Bu tutum, Macron'un Gazze'deki İsrail operasyonlarını sert bir şekilde eleştirdiği son açıklamalarıyla da uyumlu; bu operasyonları "başarısız" olarak nitelendirerek, İsrail'in uluslararası alandaki imajını ve güvenilirliğini yok ettiğini belirtiyor.
Fransız açıklamasının ayrıca Suriye otoritelerini "Suriye'nin güvenliğini sağlamak için İsrail ile diyalogda ilerlemeye" teşvik etmesi dikkat çekici; bu, Avrupa'nın Orta Doğu bölgesine yönelik diplomasi ve siyasi uzlaşılara dayalı kapsamlı bir vizyonunu işaret ediyor.
Bu büyük diplomatik adım, 22 Eylül'de Filistin meselesi etrafında gerçekleştirilecek zirveye hazırlık olarak geliyor; bu zirveye Suudi Arabistan ve Fransa başkanlık edecek. Macron'un bu zirvede Filistin Devleti'ni tanıma vaadi, yeni temeller üzerinde barış sürecini yeniden başlatma yönünde ciddi bir çaba olarak değerlendiriliyor ve Hamas hareketini diplomasi ve uluslararası tanıma seçeneğiyle dışlama hedefini taşıyor.
Son gelişmeler, uluslararası tutumda köklü bir değişimi işaret ediyor; zira Filistin meselesi artık sadece bölgesel bir mesele olmaktan çıkmış, uluslararası hukuka ve adalet ilkelerine bağlılık için bir test haline gelmiştir. Filistin Devleti'ne artan tanıma, iki devletli çözümün bölgedeki kalıcı istikrar için tek garantinin olduğu yönündeki uluslararası bir anlayışı yansıtıyor.
Bu ülkeler, New York'taki tarihi konferanslarını düzenlemeye hazırlanırken, soru şu: Bu adım, İsrail'i genişleme ve ilhak politikalarından vazgeçirmeye yetecek mi, yoksa sadece uygulamaya konulmamış başka bir diplomatik beyan mı olacak?
Açıklanan grup, Fransa'nın yanı sıra Birleşik Krallık, Avustralya, Kanada, Belçika, Lüksemburg, Portekiz, Malta, Andorra ve San Marino'yu içeriyor ve uluslararası topluma, İsrail'in tek taraflı eylemleri karşısında artık kayıtsız kalmadığına dair net bir mesaj gönderiyor. Ayrıca, Fransa'nın 1967 sınırlarının Filistin Devleti'nin gelecekteki sınırları olduğu konusundaki vurgusu, bu ülkelerin benimsediği çözüm için net bir çerçeve sunuyor.
Fransa'nın Batı Şeria'nın İsrail tarafından ilhakının "açık bir kırmızı çizgi" ve "uluslararası hukukun en kötü ihlali" olduğunu belirten uyarısı, Netanyahu hükümeti altındaki İsrail politikalarına karşı artan bir Avrupa kaygısını yansıtıyor. Bu tutum, Macron'un Gazze'deki İsrail operasyonlarını sert bir şekilde eleştirdiği son açıklamalarıyla da uyumlu; bu operasyonları "başarısız" olarak nitelendirerek, İsrail'in uluslararası alandaki imajını ve güvenilirliğini yok ettiğini belirtiyor.
Fransız açıklamasının ayrıca Suriye otoritelerini "Suriye'nin güvenliğini sağlamak için İsrail ile diyalogda ilerlemeye" teşvik etmesi dikkat çekici; bu, Avrupa'nın Orta Doğu bölgesine yönelik diplomasi ve siyasi uzlaşılara dayalı kapsamlı bir vizyonunu işaret ediyor.
Bu büyük diplomatik adım, 22 Eylül'de Filistin meselesi etrafında gerçekleştirilecek zirveye hazırlık olarak geliyor; bu zirveye Suudi Arabistan ve Fransa başkanlık edecek. Macron'un bu zirvede Filistin Devleti'ni tanıma vaadi, yeni temeller üzerinde barış sürecini yeniden başlatma yönünde ciddi bir çaba olarak değerlendiriliyor ve Hamas hareketini diplomasi ve uluslararası tanıma seçeneğiyle dışlama hedefini taşıyor.
Son gelişmeler, uluslararası tutumda köklü bir değişimi işaret ediyor; zira Filistin meselesi artık sadece bölgesel bir mesele olmaktan çıkmış, uluslararası hukuka ve adalet ilkelerine bağlılık için bir test haline gelmiştir. Filistin Devleti'ne artan tanıma, iki devletli çözümün bölgedeki kalıcı istikrar için tek garantinin olduğu yönündeki uluslararası bir anlayışı yansıtıyor.
Bu ülkeler, New York'taki tarihi konferanslarını düzenlemeye hazırlanırken, soru şu: Bu adım, İsrail'i genişleme ve ilhak politikalarından vazgeçirmeye yetecek mi, yoksa sadece uygulamaya konulmamış başka bir diplomatik beyan mı olacak?