Macron, Sisi ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile İki Devletli Çözüm Konferansı için İletişim Kurdu

Bu görüşmeler, 28-30 Temmuz tarihlerinde New York'ta gerçekleştirilen yüksek düzeydeki uluslararası konferansın ardından gerçekleşti. Konferans, Suudi Arabistan ve Fransa'nın ortak başkanlığında düzenlendi ve Amerikan katılımının olmamasına rağmen geniş bir Filistinli katılım sağlandı. Bu konferans, daha sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 142 ülkenin onayını aldığı New York Bildirgesi ile sonuçlandı; 10 ülke karşı çıktı, 12 ülke ise çekimser kaldı.
Görüşmeler sırasında, Macron ve Veliaht Prens Mohammed bin Salman, önceki uluslararası konferansın sonuçlarını ve Gazze'deki savaşı sona erdirme ile kapsamlı barış sağlama çabalarını destekleme mekanizmalarını tartıştılar. Her iki taraf, Filistin devletini tanıma niyetini açıklayan ülkelerin sayısındaki belirgin artışa dikkat çekti ve bu durum, bağımsız Filistin devletinin kurulması gerekliliği konusunda artan uluslararası bir uzlaşıyı yansıtıyor.
Öte yandan, Macron'un Sisi ile yaptığı görüşmede, gelecek konferansın iki devletli çözüm ilkesinin hayata geçirilmesi açısından kritik bir adım olduğu vurgulandı. Filistin devletinin 1967 sınırları içinde ve Doğu Kudüs'ün başkenti olarak kurulması gerektiği konusunda vurgu yapıldı. Sisi, Fransa'nın Filistin devletini tanıma niyetini açıklamasını olumlu bir katkı olarak değerlendirerek, bu durumun bölgede adil ve kapsamlı bir barış sağlama çabalarına katkı sağlayacağını ifade etti.
Bu diplomatik hamleler, İngiltere, Fransa, Avustralya ve Malta'nın da aralarında bulunduğu 11 ülkenin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 80. oturumu sırasında Filistin devletini tanıma niyetini açıkladığı bir zamanda gerçekleşiyor. Bu toplu adımlar, İsrail ve müttefikleri üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir diplomatik baskı oluşturmakta ve uluslararası pozisyonda Filistin meselesine yönelik köklü bir değişimi işaret etmektedir.
Görünüşe göre, Fransız-Suudi-Mısırlı ortak çabası, barış sürecini yeni bir yola sokmak için yeterli uluslararası ivme yaratmayı hedefliyor; bu, Filistin devletinin tanınmasını, çatışmayı sona erdirmek için nihai bir anlaşmanın sonucu olmaktan ziyade bir başlangıç noktası olarak kullanmayı amaçlıyor. Bu yönelim, modern çağın en uzun çatışmalarından birinde tarihi bir dönüm noktası oluşturabilir.