Ürdün, Suriye'deki İsrail genişlemesine karşı kırmızı çizgi çiziyor
August 20, 2025258 GörüntülenmeOkuma Süresi: 3 dakika

Yazı Boyutu
16
Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, Rusya'nın başkentinden şunları belirtti: "Güney Suriye, bizim birinci savunma hattımızdır ve sınırlarımızda kaosun patlak vermesine izin vermeyeceğiz." Bu sözler, sıradan bir uyarı değil, Amman'ın Suriye'nin dokusunu parçalama girişimlerine karşı kayıtsız kalmayacağına dair İsrail ve müttefiklerine yönelik bir mesajdı.
Safadi'nin açıklamaları, iki ülke arasında vize muafiyeti anlaşmasının imzalanmasının ardından, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile düzenlediği ortak basın toplantısında geldi. Ancak en dikkat çekici olan, Ürdün'ün diplomatik söyleminde belirgin bir değişim yaşanmasıydı; bu değişim, "İsrail'in saçmalığı"nı açıkça tarif eden net bir ifade ile uyarıdan açık bir eleştiriye geçişti.
Ürdünlü bakan, yılların birikmiş hayal kırıklığını taşıyan bir tonla, İsrail'in genişleme politikalarının "çatışmanın süresini uzatmayı hedeflediğini" sadece Filistin topraklarında değil, aynı zamanda Lübnan ve Suriye'de de belirtti. Bu sözleri, sıradan bir diplomatik eleştiriden ziyade, Netanyahu hükümetinin benimsediği bölgesel bir projeye açık bir kınamaydı.
Yeni Ürdün söyleminde dikkat çeken bir diğer nokta, Ürdün ulusal güvenliği ile güney Suriye'nin istikrarı arasında net bir bağ kurulmasıydı. Suriye'deki savaşın sonuçlarından yıllarca etkilenen Amman, güney Suriye'deki herhangi bir ek çöküşün kendi istikrarını da sarsacağı gerçeğini çok iyi biliyor.
Ancak en önemli mesaj, Safadi'nin "İsrail'in Suriye iç işlerine müdahalesi" konusundaki uyarısıydı. Bu ifade, İsrail'in Süveyda ilinde gerilim noktaları yaratma girişimlerine dair Ürdün istihbaratına işaret ediyordu; bu il, Ürdün'ün kuzey kapısını temsil ediyor.
Diğer taraftan, zamanlama oldukça anlamlıydı. Safadi'nin Moskova ziyareti ve Rusya ile vize muafiyeti anlaşmasının imzalanması, Amman'ın bölgesel zorluklarla başa çıkmak için yeni müttefikler aradığını gösteriyor. Rus vatandaşlarının önceden vize almadan Ürdün'e seyahat etmelerini sağlayan bu anlaşma, sadece turistik kolaylıklar değil, aynı zamanda iki ülke arasındaki ekonomik ve güvenlik ilişkilerini güçlendirmek için bir kapı niteliğindedir.
Ürdün mesajı açık bir şekilde ulaştı: Amman, Suriye'nin bölgesel çatışmaların sahası olmasını reddediyor ve ülkenin egemenliğini ve birliğini korumak için tüm taraflarla işbirliği yapmaya hazır. Bu tutum artık kimseye gizli değil, özellikle de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şar'ı'nın geçen Temmuz ayında Ürdün'e yaptığı tarihi ziyaretten sonra.
Arka planda, Ürdün'de artan bir endişe var; bu, İsrail'in genişleme projesinin artık sadece Filistin topraklarıyla sınırlı kalmadığı, komşu ülkeleri de kapsadığı gerçeğidir. Safadi'nin "İsrail hükümetinin öncülüğündeki yıkıcı projeye" dair uyarıları abartı değildi, aksine Amman'daki güçlü bir inancın ifadesiydi; bu inanç, İsrail'in bölgeyi uçurumun kenarına sürüklediğini düşünüyordu.
Amman'ın korktuğu senaryo, güney Suriye'nin yeni bir çatışma alanına dönüşmesi; burada milislerin çatıştığı ve silahlı grupların bölgesel bir himaye altında faaliyet gösterdiği bir ortam. Bu güvenlik kabusu, Haşimi Krallığı'nın tüm gücüyle engellemeye çalıştığı bir durumdur.
Oyun karmaşık hale geldi ve çok sayıda taraf, Suriye'yi büyük bir satranç tahtasına dönüştürüyor. Ancak Ürdün, Moskova'dan verdiği net mesajla, sadece bir seyirci olmayacağını, aynı zamanda Suriye'nin ve bölgenin geleceğini şekillendiren aktif bir oyuncu olacağını vurguluyor.
Safadi'nin açıklamaları, iki ülke arasında vize muafiyeti anlaşmasının imzalanmasının ardından, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile düzenlediği ortak basın toplantısında geldi. Ancak en dikkat çekici olan, Ürdün'ün diplomatik söyleminde belirgin bir değişim yaşanmasıydı; bu değişim, "İsrail'in saçmalığı"nı açıkça tarif eden net bir ifade ile uyarıdan açık bir eleştiriye geçişti.
Ürdünlü bakan, yılların birikmiş hayal kırıklığını taşıyan bir tonla, İsrail'in genişleme politikalarının "çatışmanın süresini uzatmayı hedeflediğini" sadece Filistin topraklarında değil, aynı zamanda Lübnan ve Suriye'de de belirtti. Bu sözleri, sıradan bir diplomatik eleştiriden ziyade, Netanyahu hükümetinin benimsediği bölgesel bir projeye açık bir kınamaydı.
Yeni Ürdün söyleminde dikkat çeken bir diğer nokta, Ürdün ulusal güvenliği ile güney Suriye'nin istikrarı arasında net bir bağ kurulmasıydı. Suriye'deki savaşın sonuçlarından yıllarca etkilenen Amman, güney Suriye'deki herhangi bir ek çöküşün kendi istikrarını da sarsacağı gerçeğini çok iyi biliyor.
Ancak en önemli mesaj, Safadi'nin "İsrail'in Suriye iç işlerine müdahalesi" konusundaki uyarısıydı. Bu ifade, İsrail'in Süveyda ilinde gerilim noktaları yaratma girişimlerine dair Ürdün istihbaratına işaret ediyordu; bu il, Ürdün'ün kuzey kapısını temsil ediyor.
Diğer taraftan, zamanlama oldukça anlamlıydı. Safadi'nin Moskova ziyareti ve Rusya ile vize muafiyeti anlaşmasının imzalanması, Amman'ın bölgesel zorluklarla başa çıkmak için yeni müttefikler aradığını gösteriyor. Rus vatandaşlarının önceden vize almadan Ürdün'e seyahat etmelerini sağlayan bu anlaşma, sadece turistik kolaylıklar değil, aynı zamanda iki ülke arasındaki ekonomik ve güvenlik ilişkilerini güçlendirmek için bir kapı niteliğindedir.
Ürdün mesajı açık bir şekilde ulaştı: Amman, Suriye'nin bölgesel çatışmaların sahası olmasını reddediyor ve ülkenin egemenliğini ve birliğini korumak için tüm taraflarla işbirliği yapmaya hazır. Bu tutum artık kimseye gizli değil, özellikle de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şar'ı'nın geçen Temmuz ayında Ürdün'e yaptığı tarihi ziyaretten sonra.
Arka planda, Ürdün'de artan bir endişe var; bu, İsrail'in genişleme projesinin artık sadece Filistin topraklarıyla sınırlı kalmadığı, komşu ülkeleri de kapsadığı gerçeğidir. Safadi'nin "İsrail hükümetinin öncülüğündeki yıkıcı projeye" dair uyarıları abartı değildi, aksine Amman'daki güçlü bir inancın ifadesiydi; bu inanç, İsrail'in bölgeyi uçurumun kenarına sürüklediğini düşünüyordu.
Amman'ın korktuğu senaryo, güney Suriye'nin yeni bir çatışma alanına dönüşmesi; burada milislerin çatıştığı ve silahlı grupların bölgesel bir himaye altında faaliyet gösterdiği bir ortam. Bu güvenlik kabusu, Haşimi Krallığı'nın tüm gücüyle engellemeye çalıştığı bir durumdur.
Oyun karmaşık hale geldi ve çok sayıda taraf, Suriye'yi büyük bir satranç tahtasına dönüştürüyor. Ancak Ürdün, Moskova'dan verdiği net mesajla, sadece bir seyirci olmayacağını, aynı zamanda Suriye'nin ve bölgenin geleceğini şekillendiren aktif bir oyuncu olacağını vurguluyor.