Amerika Birleşik Devletleri, stratejik denge değişikliklerini yansıtan benzersiz bir adım atarak yeni bir nükleer silah olan B13_61'in gelişim hızını artırdı. Bu silahın Hiroşima bombasını 24 kat aşan yıkıcı güce sahip olması bekleniyor.
Bu bomba, maksimum 360 kiloton güce sahip olup, Soğuk Savaş'ın sonundan bu yana geliştirilen en güçlü nükleer silahlar arasında yer almakta ve Amerikan nükleer silahlarının kapsamlı güncelleme planının önemli bir parçası olarak kabul edilmektedir.
Projenin beklenenden daha hızlı ilerlediği görünüyor; Amerikan Ulusal Taşımacılık Güvenlik Konseyi adına bir sözcü, Fox News'a verdiği röportajda, yeni bombanın ilk üretim biriminin mali yılın sonuna kadar, yani planlanan tarihinden yedi ay önce tamamlanacağını doğruladı.
Bu hızlanma, önceki B12_61 versiyonunun geliştirilmesinden elde edilen deneyimlere dayanan üretim çabalarında büyük ilerleme kaydedildiğini ve Sandia Ulusal Laboratuvarları'nın belirttiğine göre üretim süresini %25 azaltan gelişmiş mühendislik tekniklerine dayandığını yansıtmaktadır.
B13_61, geliştirilmiş bir versiyon olan B61 nükleer bombasının bir türevidir ve yüksek hızlı uçaklardan ateşlenmek üzere özel olarak tasarlanmıştır, stratejik ve uzun menzilli hedefleri vurmak için kullanılmaktadır.
Yeni bomba, Amerikan nükleer silahlarının güncellenmesine yönelik yedi ana programdan biri olarak kabul edilmekte ve Amerikan silahlarının modern cephaneliğinde en önemli ve yaygın silahlar arasında yer almaktadır, bu da Amerikan askeri caydırıcılığındaki dikkate değer bir değişimin açık bir göstergesidir.
Bu gelişmelerin ortasında, eski Amerikan Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Nükleer Güvenlik Ajansı başkanlığı için adayı olan Brandon Williams, Senato'da bir dinleme oturumunda yer aldı ve 1992'den bu yana durdurulan nükleer denemelerin yeniden başlatılmasını tavsiye etmeyeceğini doğruladı, böyle kararların doğrudan yetkilerinin ötesine geçtiğini açıkladı.
Yine de, Demokrat Senato üyesi Jackie Rosen, bu tür denemelerin yeniden başlatılma olasılığından endişe duyduğunu belirtti ve Soğuk Savaş sırasında Amerikan topraklarına büyük zararlar veren önceki denemeleri hatırlattı.
Nükleer silahların yıkıcı gücünün artırılmasına yönelik yeni eğilim, artan küresel güvenlik tehditleriyle itilmiş olup, nükleer caydırıcılığın ve jeopolitik denge noktalarının geleceği hakkında büyük soruları gündeme getirmekte, dünya hızla değişirken güç dengelerinde benzersiz dönüşümler yaşanmaktadır.